кa¡η Admin
Mesaj Sayısı : 850 Puan : 1941 Itibar : 6 Kayıt tarihi : 23/10/09 Yaş : 33 Nerden : Sakarya
| Konu: Günümüz gençliği Rasulullah’ı tanıyor mu? Ashabı tanıyor mu? Paz Ara. 27, 2009 3:23 am | |
| Günümüz gençliği Rasulullah’ı tanıyor mu?Ashabı tanıyor mu?Ömer b. Abdülazizleri tanıyor mu?İmam-ı Azamları, İmam-ı Şafileri, İmam-ı Rabbanileri, Buharileri, Müslimleri, Nakşibendileri, Geylanileri, Selahaddin-i Eyyubileri, Şeyh Şamilleri, Osman Gazileri, Kanunileri, Fatihleri, Yavuzları, Yunusları, Mevlanaları tanıyor mu?Bugün müslümanların nesilleri, nice küfür, günahkâr ve fasık lider sanatçı, film yıldızı vb. sahte öncülerin adlarını hayat hikâyelerini bir çırpıda sayıp anlatabilmekte ve kalplerinde bunlara karşı muhabbet duymaktayken, gönül fatihi dava liderlerinin bırakın hayatlarını, isimlerini dahi bilememektedirler. Bundan da elbette anne baba ve eğitimciler sorumludur.Bu durumda, acilen nesillerimize örnek insan olarak bu gönül fatihi dava önderlerini tanıtıp sevdirmeliyiz.Bu aynı zamanda Kur’an’ın metodudur. O da bize rasulleri, nebileri, sâlih kişilerin tevhid mücadelelerini; Firavun, Nemrut ve benzerlerinin kötü akıbetlerini anlatarak Teâlâ dostlarını dost, düşmanlarını düşman bilmemizi öğütlemektedir.Biz bu önderlerden iki tanesini kısaca hatırlatalım:Ömer b. AbdülazizBir valinin evinde doğan, israfçı prensler gibi yetiştirilen, her gün birbirinden güzel değerli kıyafetler giyen, saçlarını taramakla uğraştığı için zaman zaman namaz vakitlerini geçiren, insanlar arasında bir “ben” misali sivrilen, zengin ve zarif kimselerce taklit edilen, “Allah’ın verdiği giysilerin, benden bıkmasından korkarım. Çünkü giydiğim elbiseleri insanlar gördü mü eskidiğini sanıyorum” diyen bir insan; işte bu insan, tüm bu imkânlara sırt çeviriyor, rahatlık ve bolluğu terk ediyor ve görkemli bir hayatın zirvesine çıkarak tarihin eşine nadir rastladığı bir kahramanlıkla ağır sorumluluklar altına giriyor.O kızlarına şöyle sesleniyordu.“Kızcağızlarım babanızın ateşe atılması pahasına sizler her halde bollukta yaşamak istemezsiniz.”Bir bayram günü oğlunu eski elbiseler ile görünce dayanamayıp ağladı.Oğlu sordu:- Babacığım seni ağlatan nedir?- Evladım, korkarım ki başka çocuklar seni bu elbiselerle görünce kalbin kırılır.Bunun üzerine oğlu, halife olan babasına şöyle diyordu:- Ancak rızasından yoksun kalan veya ana babasına karşı gelen kimsenin kalbi kırılır. Ben ise senin hoşnutluğunu kazanmak suretiyle Allah’ın rızasını ummaktayım.Hanımı Fatıma’ya:Babası tarafından beytülmalden hediye edilen gerdanlık konusunda ‘ya gerdanlığı ya beni tercih et’ diyordu.Eşi Fatıma ise,“Hayır, ben seni buna ve nice katlarına değişmem, seni tercih ediyorum” diyordu.Bu ve benzeri olaylar onun Hilafet makamına getirildikten sonra inanç, sorumluluk ve korkusuna dayalı iç âlem inkılâbının meydana getirdiği değişimin işaretleriydi.Tarihçiler bu tavırlardan dolayı onu dedesi Hz. Ömer radıyallahu anha benzetmişlerdir.Şimdi de onun nasihatlerine kulak verelim:“Dünya “sonsuzluk yurdu” değildir. ona fânilik, ehline de yolculuk takdir etmiştir. Öyleyse size acısın. Dünyadan en güzel şekilde ayrılmaya bakın. Gıdanız takva olsun. Çünkü korkusu en iyi gıdadır.“Dünya”, bir gölge gibidir. Kısala kısala yok olup gidecektir.Âdemoğlu, dünyada çalışıp didiniyor ve gözlerini ferahlatıyor. Fakat , takdir edip çağırınca ve onu öldürerek huzuruna alınca geride ne eseri, ne de dünyası kalacaktır. Sanatı ve zenginliği başkasına kalacaktır. Dünya zarar verdiği oranda sevindirmez. Az sevindirir büyük acılar çektirir.”“Siz “sonsuzluk” için yaratıldınız. Şu kadar ki, bir yurttan diğerine göç edeceksiniz. Yemeği boğazınızda kalan, suyu soluğunuzu kesen bir yurtta yaşıyorsunuz. Sevdiğiniz bir şeyi verince, karşılığında ayrılmak istemediğiniz bir sevgilinizi alan bir dünyada yaşıyorsunuz. Öyleyse gideceğiniz ve sonsuzluğu yaşayacağınız yurt için çalışınız.”(Ömer b. Abdülaziz Dönemi ve İslam İnkılabı, s:62) | |
|